top of page

Çocuklara Sorumluluk Duygusu Nasıl Aşılanır

Sorumluluk duygusu temellerini küçük yaşlarda attığımız bir beceri aslında... Peki çocuklara geç olmadan bu kazanımı nasıl verebiliriz?


Çocuklara sorumluluk duygusu nasıl aşılanır?

Çocuklara sorumluluk duygusu aşılamak için öncelikle onun yapabileceğine inanan ebeveynler olmanız çok önemlidir. Ondan bir şey istediğinde kendisinin yapmasına izin veren, ona destek olan ve sonunda başardığında yanında olup bunu beraber kutlayan anne babalar sorumluluk duygusu aşılamak için iyi adaylardır. Sorumluluk, sadece üzerine konuşularak veya var olan örnekleri göstererek çocuğunuzdan öğrenmesini bekleyebileceğiniz bir değer değildir. Tabi ki sorumluluk sahibi ebeveynler iyi modellerdir ve bu öğrenimi pekiştirmek için çocuğun buna ihtiyacı vardır, fakat sorumluluk bilincinin çocuğa yerleşmesi için bizzat tecrübe etmesi, başarması ve keşfetmesi gerekir. Sorumluluk yerine gelmediğinde işlerin aksadığını görüp, herhangi bir geri bildirim almadan çocuğun sorumluluk almanın önemini anlaması zor olacaktır.

Daha sonra “sorumluluk” deyince aklınıza ne geliyor sorusuna cevap vermeniz gerekir, çünkü sorumluluk yetişkinlerin dünyasında bazen korkutucu olabilmekte ve beklentiler fazlasıyla artabilmektedir. Çocuklar için sorumluluktan bahsederken en ufak davranış kazanımı sorumluluk sayılabilmektedir. 2 yaşındaki çocuğunuzun ayakkabısını çıkarabiliyor olması bir sorumluluk sayılabilir veya 3 yaşındaki çocuğunuzun çantasına ertesi gün okula götüreceği oyuncağını koyacak olması onun için yeterince büyük bir sorumluluktur. Bunu netleştirdikten sonra çocuğunuza sorumluluk duygusu kazandırmak için ilk adımlara başlayabilirsiniz.

Hangi aydan itibaren çocuğa sorumluluk verilmeye başlanmalıdır?

Her çocuk kendine has ve özeldir ve her çocuğun gelişimi birbirinden farklıdır. Bu sebeple kesin çizgilerle şu aydan itibaren verilmelidir gibi bir söylem yanlış olur. Bu tür davranış kazanımları çocukların dil gelişimi, sosyal- duygusal gelişimi, bilişsel gelişimi ve psikomotor gelişimleri göz önünde bulundurularak bu gelişimleriyle doğru orantılı şekilde verilmelidir. Tüm bunların yanında çocuğun benlik bilinci gelişmeye başladığı andan itibaren ufak sorumluluklar verilerek çocuk hazırlanmalıdır. 6 yaşına gelmiş ve bu yaşına kadar her işi kendisi için yapılmış bir çocuğun sorumluluk bilincini alması bir hayli zor olacaktır.

Çocuklara sorumluluk verirken hangi noktalara dikkat edilmeli?

Çocuklara sorumluluk verirken ilk önce davranışın onun beceri sınırları içerisinde olmasına özen göstermeniz gerekir, çünkü çocuğun başarısızlık yaşayıp davranıştan soğuması en istemediğiniz sonuç olacaktır. Bunun için çocuğunuzu tanımanız, neyi yapıp neyi yapamayacağı ya da neyi sizin desteğinizle yapabileceğini bilmeniz çok önemlidir. Örneğin; ince motor kasları yaş normalinde gelişen 4 yaşındaki çocuktan ayakkabılarını kendisinin giymesini isteyebilirsiniz, veya denge sorunu yaşamayan, kaba motor gelişimi yaşına uygun gelişen 3 yaşındaki çocuktan masa örtüsünü ve peçeteleri masaya götürmesini isteyebilirsiniz. Fakat denge sorunu yaşayabileceğini düşündüğünüz, yürümesinde aksaklıklar yaşayan (tökezleyen veya ara ara düşen) 2 yaşındaki çocuktan babasına su götürmesini istemek riskli olacaktır.

Çocuğunuzu ne kadar tanısanız da, sorumluluklarını gelişim düzeyine uygun verseniz de kazalar ve istemediğiniz sonuçlar elbette ki olacaktır ve bu çok doğaldır. Bu gibi durumlarda önemli olan yargılamadan, beklentilerinize kapılmadan çocuğunuzun yanında olmak ve ona destek olmaktır. Sorumluluğunu yerine getirmeye hevesli bir çocuk başarısızlıkla karşılaştığında “Yapabileceğini biliyorum!” hissini yaşatmak ve pes etmemesini sağlamak, belki bir süre sizin desteğinizle yapmasını sağlamak veya sorumluluğun zorluk derecesini düşürüp başardığını göstermek onlar için oldukça değerlidir.

Tüm bunların yanında ailelerin çocukları için bir öğrenme alanı oluşturmaları her davranış kazanımında olduğu gibi sorumluluk içinde önemlidir. Çocuğun davranışı yerine getirirken bunun altında yatan sebepleri bilmesi, sorgulaması ve daha sonrasında benimsemesi sorumluluk duygusunun sağlıklı bir şekilde aşılanması için olmazsa olmazdır. Emir verici tonlardan kaçınıp çocukla iş birliği içinde olmanız gerekir. Aksi halde çocuk sadece itaat eder ve otorite figürü eksikliğinde istenilen davranışı sergilemez.

Son olarak dikkat edilmesi gereken bir etken de, her şeyde olduğu gibi, aşırıya kaçmamak! Fonksiyonel olmayan ve abartılmış sorumluluk duygusu, kişide kendini ve çevresini korumaya yönelik bir saplantı oluşturarak yetişkinlik döneminde tekrarlayıcı davranış ve düşüncelere sebep olabilmektedir.

Çocuğa sorumluluk verilmesi onu nasıl değiştirir?

Bir kere kendisine olan güvenini kesin olarak arttırır. Çocuğun bir şeyleri başarabiliyor olması, bunu görmesi ve yetkinlik hissini alması, özellikle 0 – 6 yaş grubunda çok heyecanlı bir olaydır! Başarı hissi daha çok denemeyi, daha çok deneme daha çok öğrenmeyi tetikleyeceği için hayata karşı meraklı ve keşfeden bir çocuk yetiştiriyor olursunuz. Bunlara ek olarak yapabildiğini gören çocuk mutlu ve gururlu bir çocuktur ve özgüvenin artışı bunun en olağan sonucudur. Öz güveni artan çocuk daha sosyal, iş birlikçi ve birey olma yolunda emin adımlar atan çocuktur.

Ev işlerinde nasıl bir işbölümü yapılmalıdır? Hangi işler çocuklara verilmelidir mesela? (çöp çıkarmak, ekmek almak, kedinin suyunu değiştirmek gibi)

Çocuğun güvenliğini tehlikeye atmayacak her türlü iş bölümü yapılabilir. Çocuklar evin işleyişinin ne kadar içinde olurlarsa o kadar ailesini ve evini sahiplenir. Bu sebeple iş bölümü yaparken mutlaka iş birliği içinde olmamız gerekir. Günümüz koşullarında tabi ki çocuğu evden dışarı yollamadan önce bazı güvenlik önlemlerini göz önünde bulundurmanız gerekir (yaşı, evinizin bulunduğu çevre…vs.), bu sebeple genelde ilkokul çağına kadar ev içindeki işler için bir iş bölümü daha uygun olacaktır. Ev içi iş bölümünde ise çocuklara kendisine zarar gelmeyecek her türlü sorumluluğu verebilirsiniz. Odasını toparlamak, dağıtılan bir yeri toparlamadan başka bir köşede oyuna başlamamak, masayı kurarken anne ve babaya yardımcı olmak, evdeki hayvan dostlarınızın suyu bittiğinde doldurmak, dışarıdan geldiğinde elini yüzünü yıkamak, okuldan gelince çantasını odasına götürmek, okul günü öncesi çantasını anne babayla beraber hazırlamak, öz-bakım becerileriyle paralel olarak kendi kıyafetini kendisinin seçip giymesi gibi başta öz-bakım ve davranış kazanımlarını destekleyecek sorumluluklar seçilebilir.

Hangi sorumluluklar hangi yaşlarda verilmeli? Örneğin bir yaşına kadar olan çocuğa herhangi bir sorumluluk vermek mümkün mü?

Burada daha öncede belirttiğimiz gibi yaştan ziyade çocuğun gelişimi ön planda tutulmalıdır. Çocuğu iyi tanıyıp neyi kendi yapabilir yada neyi yapamasa da destekle altından kalkabilir bunları belirlemeniz gerekiyor. Bazı 2 yaş çocukları için kazağını giyip çıkartmak bir hayli zor iken bazıları için bunu yapmak çok kolay olabilmektedir. Bu tamamen çocuğun fiziksel özelliklerine, vücut ve kas gelişimine, aldığı uyaranlara ve kalıtsal özelliklerine göre çeşitlilik göstermektedir.

Genel hatlarıyla bahsetmemiz gerekirse çocuklara sorumluluk vermeye 2 yaşından itibaren başlayabilirsiniz. Doğumdan 1 yaşına kadarki zaman sorumluluklar için biraz erken olabilir. Bu süreçte daha dil gelişimi başlamamış, yürümeye yeni yeni başlamış ve hayatını idame ettirebilmek için bir yetişkin desteğine mutlaka ihtiyaç duyuyor olurlar.

2-4 yaş arası hangi sorumluluklar verilebilir?

2 -3 yaş çocuklarında dikkat etmeniz gereken şey olabildiğince basit, daha çok öz bakım becerileri gerektiren ve güvenliği için gerekli olan sorumluluklar seçilmesidir. Örneğin; kullandığı peçeteyi çöpe atmak, karşıdan karşıya geçerken elinizi bırakmaması, odasını toparlamak, kirli çamaşırlarını sepete atmak, meyveleri yıkamak, dişini fırçalamak gibi.

4 -5 yaşına geldiklerinde sorumlulukların seviyesini biraz arttırıp belki bir taşla iki kuş vurmak adına ince motor kaslarını hedef alan sorumluluklar tercih edebilirsiniz. Örneğin; havluları katlamak, kıyafetlerini seçmek, giyinmek, soyunmak, eksik listesini beraber oluşturmak, alınan yiyecekleri buzdolabına yerleştirmek, kuponları kesmek, çamaşırları renklerine göre ayırırken yardımcı olmak, hatta belki barbunya ayıklamak bile olabilir.

6-9 yaş civarında çantasını hazırlamak, çiçekleri sulamak, ödevlerini yapmak, harçlığını idareli kullanmak, hatırlatmadan öz-bakımı yapmak, okuldan gelen mesajları ailesine iletmek gibi görevler onlar için uygundur.

10 yaş sonrasında artık çocuklara ciddi sorumluluklar verilebilir. Okumak istediği kitapları almak, komşulara yardımcı olmak, çamaşır veya bulaşık makinasını çalıştırmak, anne babası meşgulken kardeşiyle ilgilenmek, para biriktirmek, evde tek kalmak gibi sorumlulukları yerine getirebilirler.

Sonrasında sorumluluk ve iş bölümü nasıl şekillenmelidir?

Çocuk büyüdükçe sorumlulukları düzenli bir şekilde artabilir ama zaten bu bilinci küçüklüğünden beri alan çocuğa bu son derece doğal gelecek ve artan sorumluluklarından korkmayacaktır. Dolayısıyla çocuğu olabildiğince evin işleyişine katmanızda bir sakınca yoktur. Kirli çamaşırlarını sepete atmak, odasını toplamak, sabah vitaminlerini almak, misafirlere montlarını getirmek, evde sevdiği yiyecek bitince haber vermek, köpeğin mamasını ve suyunu vermek, yeni doğan kardeşinin altı değişirken anne ve babasına yardımda bulunmak (ıslak mendili getirmek gibi), masayı kurmak ve toparlamak için yardımcı olmak…vb. gibi sorumluluklar hayatın bir parçası olarak kalmalıdır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da istikrar kilit noktadır.

Bazı ailelerde “Biz senden sadece ders çalışmanı bekliyoruz, başka bir sorumluluğun yok” gibi söylemler duyabilmekteyiz. Çocuktan ders çalışmak dışında bir sorumluluk beklemiyorken ders çalışmadığını görüp sinirlenen bir çok anne baba var günümüzde. Fakat unuttuğumuz bir şey var ki, bu çocuğun sorumluluk duygusunu alıp almamış olmasıyla alakalı bir durumdur. Beklentilerin az olması çocuk için bir şey ifade etmez çünkü buna alışık değildir. Küçüklükten itibaren çocuğa verilen basit görevler onu büyüyünce sahip olacağı daha karmaşık ve zor olan görevlere hazırlar. Bu sayede büyünce yapılan iş bölümleri ve sorumluluklar onun gözünde büyümeyecek ve sorumluluklarını yerine getiren bir çocuk olacaktır.

Bazı anneler okul, servis, ödev yoğunluğu içerisinde çocuklarını yormak, onlara bir de ev işi yaptırmak istemiyorlar. Çocukları yormadan, onları ekstra zorlamadan hangi işleri verebiliriz?

Sorumluluk her zaman “yorucu” olmak zorunda değildir. Çocuklar için en basit şeyler bile sorumluluk olarak kabul edilebilmektedir. Örneğin; 3 yaş çocuğunun okuldan geldiğinde ayakkabılarını kendisinin çıkarması ve çantasını odasına götürmesi bir sorumluluktur ve ekstra bir iş yükü oluşturmaz. Bu konuda dikkat etmemiz gereken işlerin doğal akışında ilerlemesini sağlamaktır. Eğer siz çocuğunuza bunu “ekstra” bir iş olarak gösterirseniz oda doğal olarak buna karşı çıkabilir veya yorulduğunu dile getirebilir. Fakat siz bunun son derece doğal bir davranış olduğunu hissettirirseniz çocuğunuzda onu zorlanmadan yapacaktır. Tabi ki onları gerçekten zorlayacak iş yükleri hariç!

Erkek çocukla kız çocuklara verilecek işler birbirinden farklı mı olmalı? Özellikle erkek çocuklara çok işin yaptırılmadığı toplumsal yapımızda hangi işler verilerek sorumluluk duyguları arttırılabilir?

Kesinlikle farklı olmamalıdır. Günümüzde çalışan kadınların sayısıyla, eşiyle beraber masa toplayan erkeklerin, çocuk bakımında iş yükünü bölüşen babaların sayısı gittikçe artmaktadır. Bunun sebebi çocuk yetiştirirken cinsiyetçi yaklaşımlardan kaçınmaya alışıyor olmamızdır. Ev işleri sadece kadınlara has olmamalıdır ve bir erkek ev işlerini kendi sorumluluk alanı dışında görmemelidir. Bunun için çocuklara sorumluluk verilirken cinsiyet ayırmadan sofra kurmaya yardım etmesi, odasını toparlaması, bulaşıklara yardım etmesi istenebilir. Bu ayrım sadece erkekler için değil kızlar için de böyledir. Genelde toplumumuzda erkeklerin evin maddi sorumluluğunu sırtlanması, duygusal olmaması, ağlamaması, cesur olması, hiçbir şeyden korkmaması beklenir. Bunlar da aslına bakılırsa büyük, altından kalkması zor sorumluluklardır ve ileri ki zamanlarda duygusal çöküntülere sebep olabilmektedirler. Bu sebeple kız çocuklar kadar erkek çocukları da duygusal olabilmeli, bazı korkulara sahip olabilmeli ve bunlar doğal karşılanmalıdır. Her iki cinsinde büyüdüğünde kendi ayakları üzerinde durabilen, eşine yardımcı olabilen, duygularını ifade edebilen yetişkinler olmasını istemez misiniz? O halde her iki cinsi de yetiştirirken tarzlarınızın farklı olması gerekmez.

Çocuğa yaşından büyük sorumluluklar vermenin sakıncaları nelerdir?

Daha önce de bahsettiğimiz gibi ona “başarısızlık hissi” verecek her türlü uygulamadan kaçınmanız çok önemli. “Zaten yapamıyorum, neden çabalıyım” diye düşünmesi çocuğu yeni tecrübelere kapalı hale getirecektir. Hevesi kırılan, hayal kırıklığı yaşayan çocukların özgüvenleri de zarar görür ki özgüven çocuklara kazandırmak istediğimiz çoğu özelliğin temel taşıdır. Özgüven oluşmadan çocuğun sorumluluk sahibi olması, sosyal olması, duygularını paylaşması veya sınıfta aktif olması ulaşılması zor hedeflerdir. Özgüveni yüksek çocuklar yeni şeyler öğrenebilecekleri tecrübelere açık olurlar, dolayısıyla bu gibi özelliklerin gelişmesi çok daha kolay olur. Bu sebeple sadece yaşlarından büyük sorumluluk vermek değil çocuklardan yaşlarından büyük beceriler gerektiren her türlü işi yapmalarını beklemek, örneğin; 2 yaş çocuğunun tek ayak üzerinde zıplamasını beklemek, 3 yaş çocuğunun sınırlı boyama yapması konusunda ısrarcı olmak, 4 yaş çocuğundan toplama – çıkarma yapmasını istemek risk almak demektir.

Örneğin anne-babası çalışan çocuklar küçük yaştan itibaren eve yalnız girme, yemeği ısıtma, tek başına evde kalma, ödev yapma gibi sorumlulukları mecburen alıyorlar. Hangi yaştan itibaren böylesi sorumluluklar verilmelidir?

Eve yalnız girmek çok ince elenip sık dokunması gereken bir konudur. Çocukların güvenlikleri sebebiyle 10 – 12 yaşından önce eve yalnız girmeleri sakıncalıdır. Bu yaşlardan önce çocukların muhakeme yetenekleri tam anlamıyla gelişmemiştir, neyin başlarına iş açabileceğini bilemezler ve birde üzerine stresli anlarda beyin fonksiyonlarımızın yavaşladığını da düşünürsek, onlara stres yaratacak ortamlar yaratmamızda fayda vardır. Fakat eğer hayat şartları bunu yapmasını gerektiriyorsa en azından evi “zararsız” hale getirmek gerekir. Prizleri çocuklar için güvenli hale getirmek, keskin aletleri ulaşamayacakları yerlerde saklamak, eve geldiklerinde ısıtmalarına gerek kalmadan yiyebilecekleri yemekler bırakmak gibi önlemler almak önemlidir. Eğer büyüdüklerinde evde yalnız kalmaları gerekecekse çocuklara küçüklükten itibaren buna alıştıracak sorumluluklar vermek ve gereli becerileri kazandırmak önemlidir. Örneğin, anahtar taşıma alışkanlığı edinmesi için çocuğa öncesinde sürekli çantasında taşıması gereken bir obje verebilirsiniz, eve her geldiğinde objeyi kapıya bırakıp çıkarken almayı unutmaması gerekir. Eve gelip karnını doyurması gerekecekse kendi yemeğini hazırlamayı öğrenmesi gerekir bunun için sandviç yapmayı öğrenebilir. Siz yokken ödevlerini yaptığından ve siz gelene kadar televizyon izlemediğinden emin olmak istiyorsanız bu alışkanlıkları küçük yaşında kazandırmanız gerekir. Kısacası çocuğun evde yalnız kalması gerekiyorsa bunun için yeterli becerileri edindiğinden emin olmak ve evin güvenli olduğundan emin olmak gerekir.

Kendisinden küçük kardeşi olan çocuklar bazen kardeşlerinin bakımı gibi sorumlulukların altına giriyorlar. Bu doğru bir yaklaşım mı?

Ne ölçüde bir sorumluluğun altına girdikleriyle alakalı bu sorunun cevabı. Kardeşler doğduğunda abla veya abinin onları daha çabuk sahiplenmelerini, evdeki varlıklarını kabul etmelerini sağlayabilmek ve annelerinin “çalınmadığını” gösterebilmek adına bu tür sorumluluklar verilmesi önerilen bir durumdur. Tabi bu sorumluluklar mutfaktan biberonu getirmek, altı değiştiğinde ıslak mendil getirmek veya bezi çöpe atmak, yemek yedirirken bebeğin dikkatini çekmek gibi anne ve babaya destek niteliğinde olmalıdır. Bu sayede bebeğin bakımı için ayrılan sürede ebeveynler büyük kardeşe verecekleri zamandan çalıyor olmazlar ve bu paylaşılan bir vakit haline gelir. Kardeşi için ailesine yardım eden çocukta hem özgüven artışı görülür hem de ailedeki yerini sorgulama gibi bir durum ortadan kalkar. Fakat her şeyde olduğu gibi burada da her iki çocuğun da güvenliğini tehlikeye atacak davranışlardan dikkatle kaçınmak gerekir. Her ne kadar olumsuz bir davranışta bulunmuyor bile olsa iki çocuğu yalnız bırakacak bir ortam yaratılmaması ya da büyük kardeşi aşırı derecede yoracak, günlük düzenini etkileyecek, sevdiği etkinliklerden alıkoyacak bir sorumluluk verilmemesi gerekir.

Çocuklara parayı idare etmek konusunda nasıl bir sorumluluk verilebilir? Bu tarz bir sorumluluğun nasıl faydaları olur?

Eski zamanlarda oldukça popüler olan ama günümüzde bu popülerliği gittikçe azalan kumbaralar bunun için iyi adaylardır. Tabi ki her istediği için para biriktirmesini istemekten bahsetmiyoruz. Arada bir istediği oyuncak, ayakkabı veya bisiklet her ne olursa normal harcama limitinizin üzerindeyse veya son zamanlarda çocuğunuz için çok alışveriş yaptıysanız o zaman para biriktirmesini isteyebilirsiniz. Bir çocuğun kendi parasını biriktirip istediği oyuncağı satın alabilmesiyle, ailesinden istediği an oyuncağın alınması karşılaştırıldığında kendi parasıyla aldığı oyuncak her zaman onun için daha değerli olacaktır. Bazen çocuklar istediklerini o kadar kolay elde edebiliyorlar ki ellerindekinin değerini anlayamayabiliyorlar. Kendimizden düşünürsek her zaman elde etmek için çabaladıklarımızın değeri hayatımızda daha büyük olur. Yani yeni alınan oyuncağını kıran çocuğunuza kızarken bir dahakine tekrar düşünebilirsiniz.

Küçükken para biriktirip istediğini elde etmenin hazzını yaşayan çocuk bu hissi kaybetmek istemeyecek ve bu alışkanlığı devam ettirecektir. Böylece sizler de ayağını yorganına göre uzatan yetişkinler yetiştirmiş olacaksınız.

Para biriktirme alışkanlığı için yaşlarının çok büyük olmasına da gerek yok, olayı son derece basitleştirip 3 yaş çocuğuna bile para biriktirme alışkanlığı kazandırabilirsiniz. Bunun için bozuk paralar kullanılabilir; “İstediğin oyuncağı alabilmemiz için 30 para (30 tane 1 lira) biriktirmemiz gerekiyor”. Bu durumda her yeni para attığınızda bozuk paraları baştan sayacaksınız ve böylece hem ritmik saymasının gelişeceği, hem başarma hazzı alacağı, hem de paranın değerini anlayacağı bir etkinlik yapmış olacaksınız.

Uzm. Psk. Sesil KALENDER

589 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page